Bu Blogda Ara

2 Şubat 2011 Çarşamba

Kokain ve Kokaine bağlı burun kanaması-Kalp krizi


Kokain(cocain) Güney Amerika'da yetişen koka ağacının (Erythroxylum coca) yapraklarında bulunan bir maddedir, bağımlılık yapar. Koka ağacının esas memleketi Şili, Kolombiya ,Sri Lanka,Peru ve Bolivya'dır.Kurutulmuş yapraklarına koka adı verilir. And Dağlarında yabani olarak yetişmekle beraber, yaprakları için özel olarak da yetiştirilmektedir.

kullanma yöntemleri;

1- koka yapraklarının çiğnenmesi
2- toz haline getirilmiş kokainin özel borularla buruna çekilmesi (argo. snıff ya da snuff)
3- crack (sigaraya sararak içme)
4- intravenöz (toplardamara yapılan enjeksiyon)
5- genital yolla (kadınlar vajinal, erkekler anal yolla alırlar genellikle)
6- deriden emilimi sağlanarak
7- uçuçular vasıtasıyla eritilerek solunum yoluyla
8- sindirim (yutularak)

Kokain burna çekildiğinde kanamaya neden olur..burundaki küçük kılcal damarları hasara uğratır..Esasen ani kalp krizi sonucu ölüme sebebiyet verir.

25 Ocak 2011 Salı

Q Ateşi( Keçi gribi olarakda adlandırılmaktadır.)
Tanım

Q ateşi, Coxiella burnetti’nin oluşturduğu, akut bir infeksiyon hastalığıdır. Sporadik veya epidemik formlarda olabilen hastalığın, en önemli hayvan kaynağı koyun, keçi ve sığırlardır. Enfekte hayvanların dışkıları ile kontamine olmuş havanın solunması ile insana bulaşır.Keçi gribi olarakda adlandırılmaktadır.

Klinik

Tipik klinik tablo titreme ile yükselen ateş, şiddetli baş ağrısı, göz dibi ağrısı, bitkinlik ve kas ağrıları ile seyreder. Akciğer tutulumu sıktır.
Klinik olarak dört tablo ile karşımıza çıkar.
1. Belirtisiz enfeksiyon
2. Akut ateşli hastalık
3. Pnömonik form
4. Akciğer dışı yerleşim
(hepatit, endokardit, osteomiyelit, nörolojik tutulum)
Pnömonik formda 20 günlük (14-39) kuluçka döneminden sonra titremeyle yükselen ateş, şiddetli baş ağrısı, şiddetli halsizlik, kas ağrıları olmaktadır. Bunlara ek olarak göğüs ağrısı, öksürük, bulantı, kusma ve diyare gelişebilir.

Tedavi

Tetrasiklin 4x500 mg/gün oral yoldan, 5-7 gün veya doksisiklin 2x100 mg/gün oral yoldan 5-7 gün kullanıldığında yeterli tedavi sağlanır.Ayrıca kinolon tedaviside başarılı olmaktadır.

24 Ocak 2011 Pazartesi

Gribal Enfeksiyon

Grip nasıl bir hastalıktır?

Grip asıl olarak solunum yollarında yerleşen Influenza A, B ve C virüslerinin neden olduğu, yüksek ateş, yaygın kas ağrıları ve kırgınlık ile seyreden; toplumda aynı anda bir çok kişiyi hastalandırıp çok sayıda ölümlere yol açan, kolay yayılabildiğinden bilhassa kış mevsiminde salgınlar yapan bulaşıcı bir hastalıktır.

Grip virüsünün özellikleri nelerdir?

Bir RNA virusu olan influenza virusunun aslında A, B ve C olmak üzere sadece üç antijenik tipi vardır; bu virusların yüzyıllardır epidemilere ve pandemilere yol açabilmelerine olanak sağlayan en önemli özellikleri sık antijenik değişime uğrayabilmeleridir. Antijenik değişim esas olarak virusun yüzeyinde bulunan, konak hücreye tutunma ve böylece infeksiyonun başlatılmasından sorumlu olan hemaglütinin (H) ve nöraminidaz (N) adlı glikoproteinlerde gerçekleşir.Bu değişim, bazen virus genomunda küçük boyutlu değişimler (nokta mutasyonlar) ile her yıl ya da birkaç yılda bir kendini gösterir ki bu düşük düzeydeki antijenik farklılık o toplumla sınırlı salgınlara yol açar. Ancak bazen bu değişim o kadar büyük boyutta ortaya çıkar ki yeni virusa karşı çapraz bağışıklık olmadığından hastalık hızla tüm dünyaya yayılarak pandemilere yol açar. Küçük antijenik değişimler her üç influenza virusunda görülürse de (en stabil olanı influenza C virusudur) büyük antijenik değişimler bugüne kadar sadece influenza A virusunda gözlenmiştir ve influenza A virusunun bu değişimlere bağlı olarak ortaya çıkan 15 HA ve 9 NA alt tipi saptanmıştır. 9-39 yıllık periyotlarda major antijenik değişim ortaya çıktığından pandemi yapıp bir çok ülkede aynı anda milyonlarca kişiyi hastalandırmaktadır. 1889'dan bu yana en az 5 pandemi yaşanmıştır. 1918-1919 pandemisi sırasında milyarlarca kişi hastalığa yakalanmış ve yaklaşık 25 milyon kişi ölmüştür.

Nezle, soğuk algınlığı ile grip arasındaki fark nedir?

Benzer yakınmalarla kendini belli eden ancak hastalığın daha hafif seyrettiği ve genellikle ayakta atlatılan nezle ve soğuk algınlığından farklı olarak grip, dünya çapında büyük salgınlara, toplu ölümlere, büyük oranda iş gücü kayıplarına yol açabilen ağır bir hastalıktır.

Grip nasıl bulaşır?

Virüsü taşıyan hasta kişilerin solunum yolu sekresyonlarıyla ve bunlarla bulaşmış eşyalar vasıtasıyla yayılmaktadır. Çok kolay bulaşmakta ve hızla yayılmaktadır. Özellikle okullar, yurtlar, kışlalar, kahvehaneler, huzur evleri gibi kalabalık ve topluca yaşanan ortamlar hastalığın yayılmasında önemli rol oynar. Özellikle ağız ve burun akıntılarının bulaştığı ellerin temizlenmesi, öksürüp aksırırken ağız ve burunun damlacıklar çevreye sıçramayacak şekilde kapatılması hastalığın bulaşmasını azaltacaktır.

Grip salgınları nasıl meydana gelir?

Salgınlardan korunmak toplumda aktif yaşayanlar için çok zordur. Salgınlar sırasında ilk atakta genellikle arkadaşlarından mikrobu alan okul çocukları hastalanmakta bunu izleyen ikinci atakta ise çocuklarından mikrobu alan erişkinler hastalığa tutulmaktadır. Salgınlar genellikle 5-7 hafta dolaylarında kendiliğinden sınırlanmaktadır. Kuzey yarım kürede sıklıkla kış aylarında (Kasım-Mart) görülmektedir.

Sidney Gribi, Rus Gribi, Çin Gribi farklı hastalıklar mıdır?

Bunların hepsi de Influenza A virüsünün neden olduğu salgınlardır. Hastalığın belirtileri aynı olup sadece şiddeti ve yaygınlığı değişmektedir. Bunun nedeni ise virüsün antijenik yapısında meydana gelen değişikliklerdir. Hemen her yıl oluşan minör değişikliklere ek olarak 9-39 yıllık periyotlarla major değişimler olmakta ve buna bağlı olarak toplumda gribe karşı var olan dirençten etkilenmeyen virüs pandemilere yol açmaktadır. 16 yüzyıldan bu yana 10' dan fazla pandem1i yaşanmıştır. 1918 pandemisi sırasında 25 milyon kişi ölmüştür. Pandemiye yol açan yeni antijenik yapılı virüsün ilk görüldüğü yere izafeten Rus gribi, Çin gribi, Honk Kong gribi, Sidney Gribi şeklinde adlandırma yapılmaktadır.

Hastalık kimlerde daha sık ve ağır seyreder?

Düzensiz yaşam,
Alkol alımı,
Sigara,
soğuk maruziyeti hastalığa yakalanma riskini artırmaktadır.
Bilhassa bebekler, yaşlılar, kronik hastalığı olanlarda (kalp hastalığı, astım, kronik bronşit, bronşektazi, şeker hastalığı, böbrek yetmezliği, AIDS, kan hastalıkları) ağır seyretmekte ve ölümlere neden olmaktadır. Direnci yüksek erişkinler için ölüm çok nadirdir.

Hastalığın belirtileri nelerdir?

Hastalık bulaşmayı takiben 1-3 günde üşüme, titreme, ateş, halsizlik, kırgınlık, iştahsızlık, boğaz ve baş ağrısı, yaygın kas ve eklem ağrıları, bulantı, genizde dolgunluk ve akıntı, gözlerde yanma kızarıklık, burun akıntısı gibi belirtilerle ortaya çıkar. Bulantı, kusma görülebilir.

Bu belirtiler sadece grip hastalığında mı görülür?

Hayır. Nezle, farenjit, anjin, bademcik iltihabı, sinüzit, larenjit, bronşit, zatürree vb gibi bir çok solunum yolu enfeksiyonları sırasında benzer yakınmalar olabilir.

Benzer şikayetlere neden olan diğer hastalıklardan ayrılması gerekir mi?

Evet. Bu çok önemlidir. Çünkü tedavi buna göre yapılacaktır. Örneğin: kriptik bir tonsillit olgusunda penisilin uygulanması mutlaka gerekli iken gripte bunun hiç faydası yoktur.

Grip için doktora gitmeli miyim? Yoksa evde kendi kendime tedavi olabilir miyim?

Yukarıda sayılan belirtiler ortaya çıktığında öncelikle bunlar gribe bağlı mı yoksa diğer hastalıklardan birisi olabilir mi? Bunun anlaşılması için hastanın bir hekim tarafından değerlendirilmesi uygun olur. Bu yapılmadığı taktirde bazen gereksiz yere zaman kaybedilmiş ve antibiyoterapiye geç kalınmış olur. Bilhassa belirtilerin şiddetli, ateşin çok yüksek olduğu ve hastanın genel durumunu bozup, beslenmesini, istirahatini engellediği hallerde ve ateşin 3-4 günlük istirahata rağmen düşmediği ya da düştükten bir iki gün sonra tekrar yükseldiği durumlarda hekime mutlaka başvurulmalıdır. Yaşlılar, kalp, akciğer, böbrek ve şeker hastaları ve vücut direncini bozan diğer süreğen hastalığı olanlar (AIDS'liler, kan hastaları vb..) ise grip belirtileri başlar başlamaz hekime başvurmalıdırlar.

Antibiyotik kullanmalı mıyım?

Grip için antibiyotik kullanılmaz ve faydasızdır. Ancak, griple karışan ve bazen griple birlikte ve ona bağlı ikincil olarak ortaya çıkan zatürree, kulak iltihabı, bademcik iltihabı gibi durumlar söz konusu ise antibiyotik kullanılmalıdır.

Koruyucu olarak antibiyotik verilmeli midir?

Hayır. Herhangi bir bakteriyel iltihap olmadan koruyucu olsun diye griplilere antibiyotik verilmemelidir. Faydasız olduğu gibi dirençli bakterilerle iltihaplanmalara zemin hazırlayabilir.

Tedavisi nasıldır?

Grip hastalarında istirahat edilmesi, bol sıvı alınması, ağrı kesici ve ateş düşürücüler ile solunum yolu sekresyonlarını ve irritasyonunu giderici ilaçların kullanılmasıyla yakınmaların kontrolü mümkündür. Ancak, bilhassa çocuklarda aspirin kullanılmamalı diğer ateş düşürücüler tercih edilmelidir.

İstirahat şart mı?

İstirahat çok önemlidir. Bu hem hastanın daha kısa zamanda iyileşmesini ve tehlikeli, ölümcül komplikasyondan korunmasını temin eder; hem de etrafına hastalığı yaymasını önler. İstirahat sırasında kaybedilen iş günü, istirahat edilmediğinde görülebilecek komplikasyonlar ve diğer kişilere hastalığın bulaşmasıyla ortaya çıkan kayıplarla karşılaştırıldığında çok daha ekonomiktir. Hastaların izolasyonu gerekli değildir. Hastaların solunum sistemine ait akıntıları temizlenmeli ve ortamdan uzaklaştırlmalıdır.
Okulların kapatılmasının salgını kontrol altına alınmasında bir yararı yoktur. Çünkü okulda bulaşma olduysa, pek çok öğrenci inkübasyon periyodunda olabilir. Okulların kapatılmasını nedeni hastalık nedeniyle devamsızlığın çok yüksek olmasıdır.

İlaç kullanmasam olmaz mı?

Hastalığı ilaç kullanmadan atlatacağım diye bu tür rahatlatıcı ilaçlardan kaçınmanın gereği yoktur. Çünkü yakınmalar hasta için oldukça ızdırap verici ve yaşamı zorlaştırıcıdır.

Grip hastalığına yönelik tedavi yok mudur?

Grip hastalarında sıklıkla kullanılan ilaçlar hastalığı tedavi etmek amacıyla değil; hastanın yakınmalarını düzeltip onu rahatlatmak amacıyla kullanılmaktadır. Doğrudan grip virüsüne karşı etkili bazı ilaçlar da vardır. Ancak, yarar-zarar hesabı yapıldığında bunların her grip geçiren kişiye uygulanması yerine, gribe bağlı komplikasyonların görülme ihtimali fazla olan risk grubu hastalara verilmesi daha doğrudur. Kemoprofilaksinin tercih edildiği durumlar şunlardır;
Grip salgını başladıktan sonra aşı olan, henüz bağışıklık geçirmemiş risk grupları,
Aşı yapılmasına rağmen bağışıklık yanıtı vermeyen immün yetmezliği olan kişiler,
Yüksek riskli gruba hizmet veren sağlık personeli,

Gribin korkulan komplikasyonları nelerdir?

Gribin en korkulan komplikasyonu, hastalığa ikincil olarak zatürre gelişmesidir. Ayrıca;
bronşit,
sinüzit,
kulak iltihabı,
bademcik iltihabı,
ensefalit vb komplikasyonlar da gelişebilir.
Hastalığın ağır seyrettiği kişiler, yaşlı ve kronik hastalığı olanlar ve 3-5 günlük ateşli dönemin ardından düzelme periyoduna girip daha sonra tekrar ateşi yükselip hastalananlar mutlaka bu komplikasyonlar açısından bir hekim tarafından değerlendirilmelidirler.

Grip kimlerde ağır seyreder ve ölümcül olabilir?

Grip açısından yüksek risk taşıyanlar

65 yaşın üzerinde yaşlı kişiler,
kronik kalp, akciğer hastaları (astım, kronik bronşit, bronşektazi, vb),
şeker hastaları,
bazı kan hastaları,
AIDS'liler,
bakım ve huzur evlerinde yaşayan ve kronik hastalığı olanlar ile w
devamlı aspirin kullanmak zorunda olan 6-18 ay arasındaki bebeklerdir.
Bu kişiler hem hastalığa daha kolay yakalanırlar hem de hastalık bunlarda daha ağır ve ölümcül seyredebilir. Yaşlı ve kronik hastalığı olanlar grip olduklarında zeminde var olan hastalığın belirtilerinde bir alevlenme ve almakta olduğu tedaviye rağmen hastalığın kontrolden çıkması sık görülen bir durumdur.

Nasıl korunabiliriz?

Gripten korunmak için düzenli yaşamak, uyku ve dengeli beslenmemizi ihmal etmemek, alkol ve sigara alışkanlığımızı sınırlamak ve eğer varsa zemindeki kronik şeker, kalp, akciğer hastalıklarımızın bakım ve tedavisini usulüne göre yapmaktır. Korunma amacıyla aşılar da geliştirilmiştir.

Grip aşısı tam olarak korur mu?

Grip aşısı inaktive bir aşıdır. Tam hücre ve split tip (virusun bir kısmını yada antigenlerini içeren) olmak üzere iki tipi bulunmaktadır. Etkinlik açısından bu iki tipin bir farkı yoktur, ancak split tip aşı daha az ateşli reaksiyona neden olmakta, bu nedenle özellikle 12 yaş altındaki çocuklara önerilmektedir. Grip aşısı, her yıl Sonbahar aylarında piyasaya çıkmakta ve formülü her yıl yenilenmektedir. Aşı bir önceki yıl en çok salgın yapan üç virus suşunu içerir. Aşının koruyuculuğu değişkendir. Aşının hazırlandığı suş ile salgın yapan suş arasındaki antijenik farklılıklara ve uygulanan kişilerin immünolojik direncine göre koruyuculuk oranı %0 ile %80 arasında değişmektedir. Grip olmayı önlemese bile, hastalıktan dolayı hastanelere yatışı, zatürree ve ölüm gibi ağır komplikasyonların sıklığını azalttığı bildirilmektedir. Bazı çalışmalarda grip sonrası görülen zatürreeleri önlemede %50-60, ölümleri önlemede 80 etkin olduğu bildirilmiştir.

Aşı ne zaman yapılmalıdır?

Virüsün antijenik yapısı sık değiştiğinden bu aşılar her yıl için izole edilen virüslerden yeni olarak hazırlanmakta ve her yılın Eylül-Kasım ayları arasında tek doz olarak yapılması önerilmektedir. Çünkü aşılamayı takiben yeterli bağışıklığın oluşması için 1-2 aylık bir süreye gerek vardır. Eylül-kasım arasında yapılırsa grip salgınlarının başladığı kış ayları içerisinde bağışıklık en yüksek düzeyde olmuş olur.

Grip aşısı kimlere ne zaman yapılmalı?

Gribe yakalanma riski ve grip olduğunda riski fazla olan kişilere önerilmektedir. Bunlara ilaveten bakım ve huzur evlerinde çalışan ve yaşlılara hastalık taşıyabilecek olan personel ile hekim, hemşire, ebe, hastabakıcı gibi sağlık personeli, evinde yaşlı, kronik hastası olanlar, toplum hizmeti gören ve insanlarla sıkı teması olup hastalık bulaştırırcısı olabilecek memurlar ve grip mevsimine isabet eden son 2.-3. evredeki gebelere de önerilmektedir. Grip aşısının 6 aydan küçük çocuklara yapılması önerilmemektedir. 8 yaş ve daha küçük çocuklar eğer ilk kez aşılanıyorlarsa, tam etkinin oluşması için en az 1 ay ara ile 2 doz aşı uygulanmalıdır. 6 aydan küçük çocuklara grip aşısı uygulanmamalıdır. Aşıların bozulmaması için karanlıkta ve 2-8 ° C' de dondurulmadan saklanmış olmalıdır. Aşılar satın alınırken soğuk zincirle taşınmış olduğuna dikkat edilmelidir. Yoksa beklenen fayda elde edilmez.

Aşının herhangi bir yan etkisi var mıdır?

Yumurta allerjisi olanlara aşı uygulanmamalıdır. Bazen aşırı duyarlılık reaksiyonları yapabilmektedir. Uygulama yerinde 1-2 gün içinde lokal sertlik ve kızarıklığa neden olabilir. Daha nadiren uygulamadan 6-12 saat sonra ateş, halsizlik ve kas ağrıları görülebilir. Ancak bunlar 48 saat içinde kaybolur. Güvenli bir aşı olarak kabul edilmektedir.

Salgın başladığında aşı yaptırmanın faydası var mıdır?

Salgın başladıktan sonra aşılanmanın etkisi tartışmalıdır. Çünkü aşıyı takiben 2-8 haftada yeterli koruma gelişmektedir. Oysa salgın zaten bu kadar bir sürede kendiliğinden durmaktadır. Üstelik salgın yapan virüsle aşı için kullanılan virüs benzer olmayabilir. Bu durumda koruyuculuğu yoktur.

Salgın başladığında nelere dikkat etmeliyiz?

Önceden aşılanmamış olan yüksek riskli kişiler salgın başladığında antiviral ilaçlarda korunmaya alınabilirler. Salgınların sık görüldüğü kış mevsiminde ve salgın belirtilerinin görüldüğü alanlarda yaşayanlar ve bilhassa risk taşıyanlar mümkün oldukça kendilerini toplumdan, kalabalıklardan izole etmelidirler. Soğuğa maruz kalınmamalı, uykusuz kalmamaya, düzenli ve yeterli beslenmeye özen gösterilmelidir. Sigara ve alkolden uzak kalınmalıdır.

Grip aşısı yaptırması önerilen kişiler kimlerdir?

Grip olduğunda ağır geçmesi tahmin edilen kişiler
65 'ten daha yaşlılar;
bakımevinde olup süreğen hastalığı olanlar;
astım, kronik bronşit, kalp yetmezliği gibi süreğen kalp akciğer hastalığı olanlar;
şeker hastalığı, böbrek yetmezliği gibi kronik metabolik hastalığı olanlar
AIDS ve Hemoglobinopati gibi bazı kan hastalıkları gibi süreğen bozukluğu olanlar
sürekli aspirin kullanmak zorunda olan 6ay-18 ay arası çocuklar
İmmünosupresif tedavi alanlar,
Yukarıdaki kişilere grip taşıyabilecek durumda olanlar
Yukarıdaki kişiler bakan yakınları,
bakımevi personeli;
sağlık personeli.
Diğerleri
Toplum hizmeti gören kişiler, memurlar,
kalabalıklarla teması olanlar;
gribi ağır geçirmesi beklenen gebeler.

23 Ocak 2011 Pazar

Turistik geziler için seyahat sağlığı





Seyatinizde Sağlıklı Kalabilmek İçin

Böcek ısırmalarına dikkat: Bir çok bulaşıcı hastalık böcek sokmasları nedeniyle bulaşır. Bu hastalıklara karşı en iyi korunma, böcek ısırmalarına karşı önlem alarak sağlanır (Bkz. Hastalık Etkeni Olabilecek Böcekler ve Diğer Hayvanlar).

Böcek uzaklaştırıcılar, açıkta kalan cilde ve giysilere, sinekleri uzak tutmak üzere tatbik edilen maddelerdir. Bir uzaklaştırıcıdaki aktif madde (genellikle DEET) böceği öldürmez ancak uzaklaştırır. Boyun, el ve ayak bilekleri tatbik için hedef bölgelerdir, ancak bu esnada maddeyi cildin mukoz zarlarına temas ettirmemeye dikkat ediniz. Böcek uzaklaştırıcılar, yüze sıkılmamalı veya göz kapakları ve dudaklar gibi yerlere sürülmemelidir. Bu maddeler; hassas, güneşten yanmış veya hasarlı cilt ya da derin cilt kıvrımlarına tatbik edilmemelidir. Ürün cilde uygulandığı zaman, uzaklaştırıcı etkisi 15 dakikadan başlayıp 10 saate kadar sürebilir.
Akşamın erken saatlerinde tatbik edilen uzaklaştırıcının yanı sıra bir de sineklerin geçemeyeceği bir ağ (cibinlik) altında uyumak tavsiye edilen yöntemdir.
Böcek spreyleri, hızlı bir yere serme ve öldürme için çok etkili ilaçlardır. Bu spreyler, bir odada aerosol yaratmak üzere bir haşarat ilacı ve ileriye iten bir kuvvetten oluşur. İç uyuma mekanları yatma vaktinden önce spreylenmelidir. Kalıntı veya iz bırakan etkisi yoktur, ancak; bir odayı ilaçlamak o odayı böceklerden tamamen arındırır fakat bu etki kısa süreli olabilir. Sprey sıkmak ve bir bobin ya da vaporizatör veya sineklerin geçemeyeceği bir ağ kullanmak gibi kombine yöntemler daha çok tavsiye edilir.
Hayvanlar tarafından yaralanmalara ve ısırılmalara dikkat: Hayvanlarla doğrudan temas kuduz gibi hastalıkların yayılmasına da yol açabilir veya ciddi yaralanma ya da hastalık nedeni olabilir (Bkz. Hastalık Etkeni Olabilecek Böcekler ve Diğer Hayvanlar).

Seyahatten önce tetanoz aşısı yaptırın. Eğer daha önceden yaptırdıysanız tarihini kontrol edin.
Kedi ve köpek dahil herhangi bir hayvanın yiyeceğine ya da kendisine temas etmekten kaçının. Sağlıklı gibi görünen bir hayvanda kuduz yada başka bir hastalık olabilir.
Çocuklarınızın hayvanlara temas etmemesine dikkat edin.
Herhangi bir hayvan tarafından yaralandığınızda ya da ısırıldığınızda, yarayı bol sabunlu suyla yıkayın ve derhal hekime başvurun.
Herhangi bir hayvan tarafından yaralandığınız ya da ısırıldıysanız, seyahat dönüşü mutlaka bulunduğunuz ildeki sağlık müdürlüğüne bunu bildirin.
Yiyecek ve içeceklere dikkat: Yiyecek ve içeceklerden bulaşan hastalıklar en sık karşılaşılan seyahat hastalıklarıdır. Bu hastalıklar genellikle kusma ve ishale neden olur (Bkz. Yolcu İshali).

Ellerinizi, özellikle yemekten önce sık sık sabun ve su ile yıkayın. Eğer sabun ve su mevcut değilse en az %60 alkol içeren el jellerini kullanın.
Sadece şişelenmiş ya da kaynatılmış içecekleri için. Açık sulardan, çeşme sularından ve bu sulardan elde edilen buzları kullanmaktan kaçının.
Sokak satıcılarından yiyecek ve içecek almayın.
Gıdaların tam olarak piştiğinden emin olmadan yemeyin.
Pastörize edilmemiş ya da edildiğinden emin olamadığınız süt ve süt ürünlerini almaktan kaçının.
Yaralanmaları önlemek için: Araba kazaları seyahatlerde en önde gelen yaralanma nedenidir. Aşağıdakilere dikkat ederek bu yaralanmalardan kendinizi koruyabilirsiniz (Bkz. Seyahatte Çevresel Sağlık Riskleri).

Alkollü araba kullanmayın.
Ülkenin trafik kurallarındaki farklılıklara dikkat edin.
Bisiklet ve motosiklet kullanırken mutlaka kask kullanın.
Aşırı dolu otobüs ya da minibüslere binmekten kaçının.
Eğer mümkünse yerel bir şöför tutun.
Geceleri araba kullanmaktan kaçının.

ayrıntılı geniş bilgi: http://www.hssgm.gov.tr/seyahat/seyahatsagligi.aspx

İLGİLİ KONULAR

OGTT TEST PRENSİPLERİ

OGTT TEST PRENSİPLERİ Uzm.Dr.Murat Ciftci
Normal Glukoz Değerleri
Açlık (8-12 saat açlıktan sonra) kan glukoz konsantrasyonu: 70 - 110 mg/dl.
Tokluk (yemekten sonra 2. saat) kan glukoz konsantrasyonu: 70 – 140 mg/dl.
Bozulmuş Açlık Glisemisi
Açlık Kan Glukoz konsantrasyonu :111 -126 mg/dl.
OGTT Yapılmasını Gerektiren Durumlar:
• Gestasyonel Diabetus Mellitus (GDM) tanısı için
• Bozulmuş Açlık Glisemisi durumunda
• Açıklanamayan nefropati, nöropati, retinopati durumları ile birlikte
rasgele ölçülen glukoz konsantrasyonu 140 mg/dl’nin altında olan
durumlarda
• Epidemiyolojik bilgiler için populasyon taraması.
Normal Erişkinlerde OGTT Uygulaması
• Hastalara teste başlamadan 3 gün öncesinden en az 150 gr/gün
karbonhidrat içeren normal bir beslenme uygulanır.
• Hastaların hiçbir fiziksel aktivitesi kısıtlanmaz. Fiziksel aktivite
pankreastan insülin salınımını uyarır.
• Test sadece ayaktan hastalara uygulanır. Yatak istirahatı OGTT’yi bozar.
• Test 8-12 saat açlıktan sonra yapılır.
• Teste sabah başlanır. Bazal plazma insülini sabah, günün ilerleyen
saatlerinden daha yüksek ve insülinin glukoza cevabı sabah daha yüksek,
gece yarısı ise en düşüktür. Glukoz Tolerans Testi öğleden sonra yapılırsa
yüksek glukoz değerleri elde edilir.
• Test süresince hasta oturur durumda bulunur.
• Test süresince hasta herhangi bir şey yiyip içmez.
• Test süresince hasta sadece su içebilir.
• Hastalara oral verilecek glukoz miktarı;
• Yetişkinlerde 75 gr glukoz (maksimum insülin salınımının elde
edildiği glukoz dozu) • Çocuklarda 1,75 gr/kg glukoz ( maksimum 75 gram)
• Gebelerde 100 gr glukoz 25 gr/ 100 ml Glukoz solusyonu hazırlanır.
Hazırlanan solüsyon hastaya, açlık kanı alındıktan sonra 5 dakika içinde içirilir.
Hazırlanan glukoz solusyonuna limon suyu (askorbik asit) ilave edilmez. Limon
suyu ilavesi Glukoz Oksidaz ölçüm metodunda sonuçların daha düşük
çıkmasına neden olur. Glukoz solüsyonunun içirilmesinden 120 dakika sonra
kan alınır ve Kan Glukoz konsantrasyonları ölçülür
Erişkinlerde OGTT Sonuçlarının Değerlendirilmesi
Erişkinlerde Normal OGTT Değerleri:
Açlık Kan Glukoz konsantrasyonu 70-100 mg/dl .
120. dakikada Kan Glukoz konsantrasyonu 140 mg/dl’nin altında olmalıdır.
Erişkinlerde Bozulmuş Açlık Glisemisi:
Açlık Kan Glukoz konsantrasyonu 100 -126 mg/ ‘Bozulmuş Açlık Glisemisi
olarak kabul edilir.
Erişkinlerde Bozulmuş Glukoz Toleransı
OGTT’ nin 2. saat'indeki Kan Glukoz konsantrasyonu 140-199 mg/ dl arasında
ise Bozulmuş Glukoz Toleransı olarak kabul edilir.
ÖZET VE SONUÇ OLARAK
Diabetes Mellitus Tanısı
Açlık Kan Glukoz konsantrasyonu 126 mg/dl’ye eşit ya da üzerinde ise,
Rasgele ölçülen Kan Glukoz konsantrasyonu 200 mg/dl’ye eşit ya da üzerinde
ise,
OGTT’( Oral Glukoz Tolerans Testi) nin 120. dk’da alınan Kan Glukoz ≥ 200
mg/dl ise
hasta Diabetus Mellitus tanısı alır

9 Mayıs 2009 Cumartesi

cocuklarda diş cıkarma




DİŞLER NE ZAMAN ÇIKAR?

Ortalama olarak ilk diş 7. ay ortalarında belirir.Ancak bazan ilk diş üçüncü ayda erkenden ortaya çıkarken, bazan da on ikinci ay, hatta sonrasına sarkabilir.

DİŞ ÇIKARKEN NELER YAPMALI?
Onlarca denenmiş tedavi yöntemi vardır. Bazıları işe yarar , bazıları yaramaz. Aşağıdakilerden bazılarını siz de deneyebilirsiniz :

*

Çiğneyecek bir şeyler vermek : Burada besin değerinden çok dişetlerindeki basıncı rahatlatmak amaçlanmaktadır. Bu nedenle de çiğnenen şey soğuk olursa yararı artar. lastik bir diş halkası. Bebeğinize çiğnemesi için ne verirseniz verin mutlaka yanında bulunun ve oturur pozisyonda olmasını sağlayın.
*

Dişlerini kaşıyabileceği şeyler : Bazı bebekler başlangıçtaki acı nedeniyle itiraz edebilir. Fakat bir süre sonra acı yerini rahatlamaya bırakır.
*

Soğuk yiyecekler : Buzdolabında soğutulmuş şeftali püresi, elma püresi, yoğurt, bebeğinize oda ısısındaki yiyeceklerden daha çekici gelebilir.


Ağrıyı azaltacak bir şeyler : Başka hiç bir şey işe yaramazsa parasetamol( calpol surup, vermidon srp vb.) işinizi kolaylaştıracaktır. pratik olarak gunde 3 defa calpol ped. suruptan 3 carpı yarım olcek verilebilir..Ama Doz ayarlaması için doktorunuza danışın. Doktorunuz önermediği sürece bebeğinizin dişetlerine başka bir şey sürmeyin. Bunun içine alkollü içecekler de dahildir.

26 Nisan 2009 Pazar

nörovirüse bağlı ishal salgınları

NOROVİRUS ENFEKİYONLARI
Norovirusler Caliciviridae ailesi içinde yer alır. tüm dünyada erişkin ve çocuk gastroenteritlerinin önemli bir kısmından sorumludurlar.

Etken

Norovirusler, RNA genomu içeren, kübik simetrili zarfsız viruslerdir.

Önceleri yuvarlak yapılı dışkı virusleri içinde ele alınan norovirusler, Uluslararası Virus Taksonomisi Komitesince 1999 yılında Caliciviridae ailesi içine sokulmuştur. Bu aile içinde Vesivirus, Lagovirus, Norwalk benzeri virusler, Sapporo benzeri virusler ve Hepatit E benzeri virusler bulunmaktadır. İnsanda gastroenterit yapan Caliciviridae ailesinin iki cinsi Norovirus ve Sapovirustur.

İnsan norovirusleri hücre kültürlerinde çok zor ve sınırlı bir şekilde üretilebilmektedir. Henüz uygun bir hayvan modeli de yoktur.

Norovirusler, insan dışında deniz memelileri, domuz, sığır, kedi, tavşan gibi hayvanlarda da saptanmıştır.

pH 2-7’e 3 saat, 60oC’de ısıtmağa yarım saat dayanır, kuruluk, ısı ve aside karşı nispeten dayanıklıdırlar, etere dirençlidir, klorlamaya karşı nispeten dirençlidir.

Epidemiyoloji

Noroviruslerin esas bulaşması, fekal oral yolla (kusmukla da bulaşır) olmakla birlikte hava yoluyla da (olasılıkla kuvvvetli kusmalar esnasında) bulaşma olabileceğine dair epidemiyolojik veriler vardır. Olgular bütün yıl boyunca görülebilir. Her yaştan insanları, açık ve kapalı toplulukları etkiler. Bulaşma, yuvalarda, göçmen kamplarında, tatil yapılan kamplarda, hastanelerde, okullarda, restorantlarda, gemi yolcularında, askeri birliklerde ve aile içi bireylerde görülmekte ve bu gruplarda salgınlar yapabilmektedir. Hekime başvuran erişkin ishallerinin yaklaşık %20’sinden norovirusler sorumludur.
DIKKAT!!!Norovirusler, bakteriyal kaynaklı olanlar dışındaki ishal salgınlarının %60-95’ini oluşturur. Salgınların %80’inden genotip II sorumludur.
---Norovirus salgınları genellikle, kişiden kişiye temas (%35), kontamine su (içme suyu, havuz suları, göl suları, buz küpleri) ve gıda (midye, istiridye gibi kabuklu deniz hayvanları, salatalar, dondurma, soğuk yiyecekler, sandviç, taze sebze ve meyveler) ile oluşmaktadır. Virusun ısı ve klorlamaya nispeten dirençli olması su ve gıdayla bulaşmasını kolaylaştırmaktadır.
virusun dışkıyla atılımının uzun süre (>3 hafta) devam ettiği görülmüştür.

Salgınlarda etken olarak Norovirusleri düşündüren bazı özellikleri vardır. Bahse konu özelliklere örnek olarak, 24-48 saatlik kuluçka dönemi, kusmayla birlikte 2-3 gün devam eden kısa süreli hastalık, yüksek oranlı sekonder atak hızı, dışkıda diğer etkenlerin saptanmayışı verilebilir.

Noroviruslerden Norwalk ve Snow Mountain viruslerinin seroprevalansı yaşla artar. Gelişmiş ülkelerde beşinci dekatta %50 üzerinde seropozitiflik saptanmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde seropozitiflik daha erken yaşlarda kazanılmaktadır. Bangladeş’te çocukluk çağında seropozitiflik %100’dur. Japonya ve İngiltere’de çocuk ve erişkinlerin %90’ının seropozitif olduğu bilinmektedir. İnfeksiyon Güneydoğu Asya’da da yaygındır.

Gıda sektöründe çalışan hastalıklı kişiler bulaşmadan sorumlu olabilir. Hastalık genellikle salgın tarzında, kusma ve ishalle başlar ve hızla topluma yayılır. Kişiden kişiye bulaş olabilir. Dışkıyla virus atılması 24-48 saatte maksimum düzeydedir. Üçüncü günden itibaren atılan virus sayısı azalır ve ancak %20 kadar hastanın dışkısında virus bulunmaktadır. Bazı şahıslarda uzun süreli virus atılımı mümkündür ve bulaşmada bunlar da önemlidir.

Patogenez ve bağışıklık

Norwalk ve Hawaii viruslerle, gönüllüler üzerinde yapılan çalışmalarda oral yolla virus verilenlerin yaklaşık yarısında gastroenterit gelişmiştir. 10-100 kadar virus partikülü enfeksiyonu başlatmak için yeterlidir. Virus mideden geçer, ince barsaklara ulaşarak mukozada replike olur.

Mide ve kolonda patolojik bir değişiklik yapmaz. Barsak epitel hücrelerinde villus uçlarında enterositler üzerindeki karbonhidrat reseptörlere bağlanırlar. İlgili karbonhidrat reseptörleri genetik olarak belirlenen, şahsa özgü yapıda olduğundan noroviruse kişilerin duyarlılığı da farklıdır. Norovirus infeksiyonuna kan grubu 0 olanlar daha az, B olanlar daha fazla eğilimlidir.

Norovirus enfeksiyonları sonunda, serumda özgül IgM, IgG ve IgA cevapları oluşmaktadır. IgM ve IgA cevabı kısa sürelidir ama özgül IgG aylarca yüksek kalmaktadır.

Norovirus enfeksiyonları sonrasında en az 4-6 ay süreyle reenfeksiyona karşı direnç gelişmektedir. Zamanla bağışık cevap zayıflar, 3-4 yıl sonra aynı virusle reenfeksiyonlar olabilir. Erişkinlerin çoğunda serumda özgül antikor varlığına rağmen, bunlar hastalıktan koruyucu değildir. Tekrarlayan bulaşmalar sonrasında direnç artmaktadır. Birbirinden antijenik olarak farklı viruslere karşı çapraz direnç gelişmemektedir.

Klinik belirtiler

Kuluçka süresi 18-72 saattir. Hastaların çoğunda ilk olarak bulantının eşlik ettiği karın ağrısı görülür. Genel olarak hem ishal hem de kusma vardır. İshalli hastanın dışkısı mukus, eritrosit ve lökosit içermez. Günde 4-8 kez, orta miktarda dışkılama görülür. Kansız, mukussuz, sekretuvar karakterde bir dışkılama vardır. Kusma çocuklarda, erişkinlerden daha sık rastlanan bir belirtidir. Kusma veya ishal tek başına da görülebilir. Olguların yarısında hafif dereceli bir ateş (>37.5oC) olabilir. Karın krampları, kas ağrıları, baş ağrısı, keyifsizlik, halsizlik sıklıkla olabilir. Klinik belirtiler genellikle 24-72 saat devam eder, bazen 10 gün kadar sürebilir. Süt çocukları ve küçük çocuklarda semptomatik infeksiyonlar yapabilir, geriatrik yaş grubunda da salgınlar bildirilmiştir.
Genel olarak norovirus ishalleri kendi kendini sınırlar, hastanede yatırmayı gerektirecek ciddi dehidratasyona neden olmaz ve ölüm çok nadirdir.

Tanı

Lökosit sayısı normal veya hafif artmıştır (nispi lenfopeniyle birlikte lökositoz). Dışkıda eritrosit, lökosit görülmez. Kan biyokimya değerleri genellikle normaldır.

Özgül tanım teknikleri



1- İmmunelektron mikroskopik inceleme
2- Antijen arama
3- Antikor arama
4- Moleküler teknikler

Tedavi ve korunma

Norovirus ve diğer calicivirus ishalleri genellikle kendiliğinden iyileşir. Hastalık, düşkün konaklarda kısmen daha ciddi seyir gösterebilir. Oral izotonik rehidratasyon sıvılarının verilmesi genellikle yeterlidir. Ciddi kusma ve ishal gelişen olgularda parenteral sıvı verilmesi gerekebilir.

Etkene yönelik tedavide Norovirusun enterositlerde karbonhidrat reseptörlere bağlanmasını hedef alan antiviraller üzerinde çalışılmaktadır.

Gıda, su, kişisel temaslar ve çevresel yüzeyler aracılığıya kolay bulaşma olduğundan, norovirus ilişkili salgınları kontrol etmek güçtür. Salgınlar çoğunlukla su ve gıda kaynaklı olduğundan bu kaynakların kontamine olmasını engelleyici önlemler korunmada önemlidir. Su kaynağının kontamine olması kuşkusunda yüksek klor konsantrasyonları (>10 mg/L) 30 dakika veya daha uzun süre uygulanırsa yararlı olabilir. Hastaneye yatırılan hastalar için enterik koruma önlemleri uygulanır. Kusan hastalar için çıkartılara karşı önlem alınır. Hasta çıkartılarıyla temas eden sağlık personeli eldiven ve maske kullanmalıdır. Temas sonrası hijyenik el yıkama yapılmalıdır. Kontamine çevre %5-10 oranında sulandırılan ve taze hazırlanan çamaşır suyu ile temizlenmelidir.

Gıda sanayiinde çalışan ishalli kişiler semptomları geçtikten sonra en az iki-üç gün gıda işinde çalıştırılmaz. Kabuklu deniz ürünleri temiz suyla yıkanıp, iyice pişirildikten sonra yenilmelidir.
AŞI ÇALIŞMASI
Norwalk viral kapsid proteini içeren inaktif norovirus aşısı ile ilgili çalışmalar devam etemktedir.